hesabın var mı? giriş yap

  • az önce göbeği açık bi kız çıktı, "hayatım başarılarla doludur, mesela 17 yaşımdan beri yalnız yaşarım ve temiz kaldım. buradan da nişantaşına gideceğim" dedi. ayağa kalktım alkışladım helal olsun dedim, şimdi nişantaşına gidiyorum.

  • başlığın son 1-2 günlük gündeminin özeti:

    i. bir aklıevvel facebook'ta hacla alakalı okuduğu bir safsatayı burada paylaşır, ardından debe'ye girer, okuduğunu sorgulama güdüsü yetersiz olan yüzlerce kişi tarafından favlanır. (bkz: #51344940)

    ii. aynı başlık altında birkaç yazar ilgili entry'nin yanlışlığına dikkat çeker. (bkz: #51353565, #51367196, #51367592, #51367775 ve #51368644) bu ana kadar olanlar, bir deli kuyuya taş atmış kırk akıllı çıkaramamış şeklinde özetlenebilir (bu atasözünün "taş atmak" eylemini içermesi tamamen tesadüfi, eheh). bu ana kadar olanlar bu başlıkta hep yaşanageliyor ve çok sıkıcı bir döngü.

    iii. ancak tam da bu sırada meseleyi tamamen yanlış anlayan bir başka yazar heyecanla söze girer ve sanki en başından beri tartışılan konu, haccın modern versiyonunun barındırdğı çelişkilermiş gibi "hayvanların yok yere katledildiği de mi yalan? söyleyin bana, bu da mı gol değil?!" diyerek akıllara durgunluk verici bir çıkış yapar. (bkz: #51369553)

    lan oğlum, ben de ateistim ama sizlerin bilhassa bu son yaptığı düpedüz mallık. tüm bu tartışmaların başlamasına sebep olan soru, haccın akla uygun bir uygulama olup olmadığı, tanrının var olup olmadığı ya da arapların ruhlarını kapitalizme satıp satmadıkları değil. mesele dezenformatif bir entry'nin, sözlüğün ideolojik tabanına şirin gelmesi sebebiyle sorgulanmaksızın doğru kabul edilmesi. işbu ayrımı yapamadığınızdan dolayı da sizleri yeniden ilkokul sıralarında görmek istiyoruz.

  • s5-08

    --- spoiler ---

    ak gezenleri ancak güçlü bir ittifakla yenilebileceğinin sinyallerinin verildiği dizi. günümüz türkiye'sine uyarlarsak:

    ak gezenler - ak parti
    yabaniler - hdp
    gece nöbetçileri - mhp
    güneyli halk - chp

    --- spoiler ---

  • az evvel tuğba özay'ın şu şekilde açıklama yaptığı yarışma: "bence adada dedikoduların merkezinde yattara yer alıyor."
    lan adamın en uzun cümlesi" lüfen bekle yemek ne zaman.."

  • william shakespeare'in, 1610-1611 yılları arasında yazıldığı tahmin edilen ve 1623'te first folio'da yayımlanan oyunu. ilk kez 1611'de sahnelendiği söylenir.

    the tempest, shakespeare'in tek başına yazdığı son oyunudur. bu eserini yazdıktan sonra başka isimlerle bir araya gelip yazmaya devam etse de, solo çalışma yayımlamadı.

    shakespeare'i, bu oyunu yazmaya iten motivasyondan başlamak gerekirse, montaigne’nin of cannibals'ına yönelik bir eleştirinin olduğu görülür. amerika keşfeldilmiştir ve birçok avrupalı yazar "yeni dünya" ile ilgili fikirlerini anlatan eserler kaleme alır. montaigne de bu isimlerden biridir ve eserinde amerikalılar ile avrupalıları kıyaslayıp, onların ilkel hayatının avrupa'nın medeniyetinden daha iyi olduğunu belirtir. shakespeare de bu fikre karşı çıkarak, medeniyetin onların ilkel hayatından daha iyi olduğunu söyler ve bunu ispatlamaya çalışır. ilkel hayatı "nature," medeniyeti de "art" olarak tanımlayıp birbiriyle kıyaslar. oyun boyunca nature ve art çatışması vardır. peki bunu nasıl yapar? oyundaki caliban karakteri doğayı/ilkelliği temsil ederken, medeniyeti ve sanatı temsil eden ise prospero ve kızı miranda'dır. caliban ilkel, anlama ve konuşma yeteneği kıt olan, kaba ve şehvet düşkünü biri olarak yansıtılırken, prospero okumuş, bilgili, duygularını kontrol edebilen ve en önemlisi doğayı kontrol edebilen bir karakterdir. miranda ise eğitim açısından karşımıza çıkar. prospero bilgili bir karakter olarak ikisini de eğitmeye karar verir. ilkel caliban başarısız olurken, medeniyetin parçası olan miranda eğitim sürecinden başarıyla çıkar. caliban'ın prospero ve miranda karakterleriyle kıyaslanması aynı zamanda eski dünya ve yeni dünya kıyaslaması olarak da görülür.

    oyunun kurgusunu yazarken ise shakespeare'in 1610'da yaşanan gerçek bir olaydan etkilendiği söylenir. shakespeare'in, koloni avcısı george somers ve arkadaşlarının yeni dünya'ya giderken bir fırtınaya yakalanmaları ve bermuda adası'na çıkmak zorunda kalmalarını konu edinen kitapları okuduğu düşünülmektedir.

    the tempest, her ne kadar shapespeare'in yazdığı son oyun olmasa da onun veda oyunudur. shakespeare, oyunun baş karakteri prospero'nun ağzından okuyucusuna veda eder. prospero son sahnede asasını kırıp artık büyü yapmayacağını açıklarken, shakespeare de aslında artık kalemini bırakıp oyun yazmayacağını açıklamaktadır.

    tıpkı shakespeare'in son eseri olup olmaması ile ilgili tartışıldığı gibi, bu oyunun trajedi türünde olup olmadığı da tartışılır, ancak bu oyun trajedi değildir. bir oyunun trajedi olabilmesi için trajik kahramana ihtiyacı vardır ve bu trajik kahraman trajik hata yaparak oyunun sonunda ya ölür ya da acı içinde yaşamına devam eder. oysa prospero olgun davranarak tajik hata yapmamakta ve affetme büyüklüğünü göstermektedir.

    işte bu oyunun bir diğer önemli noktası da "affetme" mesajıdır. eğer kişi pişman olmuşsa, affedilmelidir der shakespeare. bu oyunla sadece montaigne'nin iddialarına yanıt vermez, aynı zamanda ingiliz yöneticileri de eleştirir. onların çıkarcı olduklarını ve affetme erdemini gösteremediklerini ima eder. şu sözlerle anlatır:

    "soylu içgüdülerimle öfkeme karşı koyacağım;
    erdemli davranmak, kinci davranmaktan iyidir,
    pişman olsunlar yeter ki, daha başka ne isterim,
    kaş çatmaya bile gerek kalmaz."

    kendisini prospero ile özdeşleştiren shakespeare ise o olgunluğa geldiğini, kalemini halka iyiyi ve doğruyu göstermek için kullandığını, artık amacını tamamladığı ve çekildiğini ima eder.

    bu arada, bir tür fenomene dönüşen ve aldous huxley'nin cesur yeni dünya romanına adını veren replik "ah, cesur yeni dünya, içindeki insanlara da bir bak," ifadesi bu kitapta miranda karakteri tarafından söylenmiştir.

    --- spoiler ---

    oyun, fırtına ortasında kalan bir gemide başlar. bu gemi napoli kralı'nı, onun oğlunu ve kardeşini, milan dükü'nü ve önemli kraliyet adamlarını taşımaktadır. gemi fırtınada yolunu kaybeder ve bir kıyıya vurur. içindeki yolcular iner ve kıyıya çıktıklarında bir adaya vardıklarını görürler. bu ada büyülüdür, ancak onlar bunun henüz farkında değildirler.

    adanın başka bir tarafında onların gelmesini bekleyen prospero, cini ariel ve kızı miranda'ya geçmişten bahsederek, kendisinin esas milan dükü olduğunu, büyü ve kitaplarla uğraşmak için yönetimi kardeşi antonio'ya devrettiğini, onun da napoli kralı ile işbirliği yaparak kendisini miranda ile sürgüne yolladıklarını ve bu adaya hapsettiklerini anlatır. on iki yıldır bu adadadır ve intikam istemektedir. büyü yeteneği ile fırtınayı çıkardığını ve gemilerinin özellikle bu adaya vurmasını sağladığını söyler. bu noktadan sonra, ona minnet borcu olan cin ariel'in de yardımıyla gemiden adaya çıkanlara tuzaklar kurmaya başlar. yaptığı ilk iş napoli kralı'nın oğlu ferdinand'ı gruptan ayırarak kendi olduğu yere getirmesidir. böylelikle ferdinand, prospero'nun kızı miranda'ya aşık olabilecek ve prospero'ya babasına karşılık kullanabileceği bir koz verecektir. bu arada diğerleri de adada çeşitli maceralar yaşamakta, geçmişte yaptıklarını hatırlamakta ve pişman olmaktadırlar.

    oyunun sonlarına doğru prospero onlar mahvetme şansına sahipken, pişman olduklarını görür, onları affeder ve kızının ferdinand'la mutlu olmasına izin verir. kendisi de büyüyü bırakır.

    esas olay örgüsü bu olsa da, arka planda kalan caliban'ın hikayesi shakespeare'in bu oyunda vermek istediği mesajları daha iyi anlatır. caliban, deforme olmuş bir yaratıktır. büyücü olan annesi sycorax, prospero daha adaya varmadan ölmüş ve ölmeden önce ariel isimli cini ağaca hapsetmiştir. prospero adaya geldiğinde cini kurtarır ve caliban'a da kendi dili ile dinini öğretmeye çalışır. başta onu sever ve korur ama caliban hiçbir şekilde minnet göstermez, bir şey öğrenemez ve söz dinlemez. bir gün prospero'nun kızı miranda'ya tecavüz etmeye çalışırken yakalanır ve prospero onu kölesi yapar.

    caliban'ın bu şekilde davranmasının nedeni, shakespeare'in vurguladığı ilkelliktir. hayvani içgüdülerle hareket etmekte ve asla eğitilememektedir ki bu kısım oldukça tartışılan bir ayrıntıdır. shakespeare'in yerli amerikalıları bu şekilde değerlendirip değerlendirmediği sorunsalı ortaya çıkmaktadır. bir diğer konu da avrupalı-amerikan ilişkisidir. prospero'nun adaya çıkıp her şeyi kontrol altına alması bile avrupalıların amerikalılara karşı nasıl davrandığını yansıtır.
    --- spoiler ---

  • bir ömür boyu çalışmasa geçim sıkıntısı çekmeyecek nil ve onun gibiler artık başka bir misyon üstlenmeliydi. hepimizi özgürleştirmeliydi artık. doğaya gitmeliydik hepimiz, inek beslemeli, kişisel gelişim kitapları okumalı, yoga matının üzerinde bağdaş kurup enerjiyi özümsemeliydik. neden yapmıyoruz ki? neden karantinayı bir koza olarak göremeyecek kadar körüz ? oysa ki işe gidip gelmek ne kadar ruhumuzu yoruyor. iş dediğin nedir ki. arada gidip reklam filminde oyanayacaksın. kazandığın parayla da doğada yaşayacaksın ey halkım. bu kadar zor mu? bir dinleyin kendisini. hadi bakıyım yarın herkes bağdaşını kursun, derin bir nefes alsın, ruhunu özgürleştirsin. hepimiz kelebek olacağız karantina bitince.

  • vay be, yıllar önce recep ivedik serisi başladığında, recep ivedik figürü; kaba sabalığın, cahilliğin, barbarlığın temsilcisiydi.

    aradan geçen 20 yılda toplum o kadar geriye gitti ki, şimdi recep ivedik figürü, toplumdaki kültürel ortalamanın ilerisinde kaldı, doğa için mücadele eden, rantı ve ekonomiyi eleştiren, aktivist biri oldu.

    debe editi: sonbaharın güzelim yağmurları, güzel ve yalnız ülkemin onurlu insanlarına umut olsun.